29 Kasım 2010

Sonbaharda....






... bitti

(2 hafta önce almanya)

birde arkadaslarimla bulustum almanyada, cok güzeldi...
mümkün olsa hepsini istanbul'a getirecegim.
o günün özeti iste burda

26 Kasım 2010

Claudia ve Defne


Claudia bizim ilk Aupair'miz. 1 yil bizimle kaldi, hem Defne'nin ablasi hemde bizim büyük kizimiz oldu. Almanyaya gittigimizde mutlaka onuda ziyaret ediyoruz, defne inanilmaz mutlu oluyor. Yillar gectikce Defne'nin bir sürü ablasi, bizimse bir sürü kizimiz olacak.

Bu konuda cok sansliyiz, hem Claudia hemde Svenja cok cici kizlar. Egitimliler ve iyi ailelerden geliyorlar. Her ikisininde hem iyi hemde kötü huylari var (kimin yok ki) ama önemli olan Defne'nin onlari cok ama cok seviyor olmasi...

Insan cocugunun sevdigi ve onu mutlu eden herkesi ve herseyi sevebiliyor sanirim... Hemde bütün kalbiyle...

Okudugum en iyi kitap... Rüzgarin gölgesinde...

Rüzgarin Gölgesinde /Carlos Ruiz Zafon

En son bir kitap okudum, kitap okumaya doydum belkide doyamadim. Sanirim simdiye kadar okudugum en iyi kitapti.

Kitaptan alinti: "Das Fernsehen, mein lieber Daniel, ist der Antichrist, und ich sage Ihnen, es werden drei oder vier Generationen genügen, bis die Leute nicht einmal mehr selbstständig furzen können und der Mensch in der Höhle in die mittelalterliche Barbarei und in einen Schwachsinn zurückfällt, den schon die Nacktschnecke im Pleistozän überwunden hat. Diese Welt wird nicht von der Atombombe zerstört werden, wie uns die Zeitungen weismachen wollen, sondern sie wird sich totlachen, wird an Banalität zugrunde gehen, weil sie aus allem einen Witz macht, einen schlechten noch dazu." (Zamanim oldugunda türkceye cevirecegim)


Alinti(kitapokuyoruz):
Babamın beni Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı’na ilk götürüşü hiç aklımdan çıkmaz

“Burası gizemli bir yer Daniel, bir mabet. Burada gördüğün her kitabın, cildin bir ruhu var. Onu yazanın, okuyanların, onunla yaşayıp onu düşleyenlerin ruhu. Bir kitap sürekli el değiştirir, birileri gözleriyle sayfalarını sürekli tarar, kitabın ruhu gelişir ve güçlenir. Uzun yıllar önce, babam beni buraya ilk kez getirdiğinde burası yine eski bir yerdi. Belki de şehrin kendisi kadar eski. Buranın ne kadar zamandır var olduğunu ve kim tarafından kurulduğunu kimse tam olarak bilmiyor. Bu yüzden sana babamın bana anlattıklarını anlatacağım. Bir kütüphane yok olduğu ya da bir kitapevi kapandığında unutulmaya terk edilen bir kitap olursa, burayı bilen bizler, yani buranın bekçileri o kitabın buraya getirilmesinden sorumluyuz…..”

“Geleneğe göre, burayı ilk kez ziyaret eden kişinin istediği herhangi bir kitabı seçip sahiplenmesi, yok olmasına asla izin vermemesi gerekiyor; böylelikle o kitap her zaman yaşayacak. Bu çok önemli bir sorumluluk. Bir ömür boyu diye açıkladı babam. Şimdi sıra sende.”

Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı, belki de 10 yaşında bir çocuğun gözünde fantastik bir sahafı unutulmaz kılmak için kullanılabilecek en güzel isim. Sabahın alaca karanlığında, herkes uyurken, sadece babayla paylaşılan bir sır olarak, gizlice, kitap dehlizlerine doğru yapılan bu yolculuk sonunda Daniel kendine evlat edinmek üzere Julian Crax’ ın Rüzgarın Gölgesi isimli kitabını seçer. Akşam odasına çekilerek okumaya başladığı kitabını, sabahın ilk ışıklarıyla, okuduklarından büyülenmiş olarak bitirir. Rüzgarın Gölgesi ve Julian Crax, o günden sonra Daniel’in, hatta ailesinin kaderini yönlendirecektir. Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı’nın labirentlerinden çıkan kitap, Daniel ve ailesini esrarengiz bir maceranın içerisine sürükleyecektir. Kitap 1945 yılında, dünyada II. Dünya Savaşının etkileri hala devam ederken, iç savaşla çalkalanan faşist İspanya’nın karanlık atmosferinde başlar, ama sadece o dönemde geçmez, geri dönüş ve tekrar günümüze dönüşlerle okuyucuyu merak duygusuyla sarmalayarak, hatta kimi zaman meraktan boğacak kadar sıkı sarmalayarak ilerler.

Ispanbul - Deutschland ve Hasta

Geldik yine Istanbul'a, Defne'nin deyisiyle Ispanbul'a.
Defne 27. ucusunu gerceklestirdi.

Almanyada tam olarak kizimin neler yaptigini bilmiyorum, sanirim babasi, anneannesi ve dedesiyle gününü gün etti... Ben yine cok calistim, insan sabah 4:30 evden cikip aksam 18:30da eve girince hafif zombilesiyor. 2-3 gün eve gelmem 23:00 buldu, geldigimde kizim icin yaptigim tek sey, o uyurken yanagina kondurdugum öpücük oldu.

Geldigimiz gün Defne hasta oldu. Atesi cikti. 40,2'yi gördük.

Bugünse programda bol bol öksürük, biraz göz yasi, anneyi ve svenja'yi dört döndürmece vardi. Birazdan sirami sevgili esime verecegim...

1 Kasım 2010

Dualarim kabul oldu


haftasonu 3 gün
hava güzel
ve 1 saat fazla....

bu sabah kalktim spor yaptim, maillerime baktim ve ta ta ta taaaaaaaaaaaaaam bu gün almanyada tatilmis, yani haftasonu 3+1 :-))

Bugün kimse beni evde tutamaz... und tschüss ;-)

Bunlarda ilginizi cekebilir

Related Posts with Thumbnails